Ana Sayfa Akademik İlahiyat İslam Tarihi – Gülgün Uyar Ders Notları

İslam Tarihi – Gülgün Uyar Ders Notları

0

İslam Tarihi – Gülgün Uyar

Ders Notları

28.09 – Abbasiler’in Kuruluşu

Abbasiler Emevi devletinin yerine, Emevi devletini yıkarak geçtiler. Bir ihtilal hareketi sonucu. Çok akıllıca götürdüler iktidar sürecini- gizli ve uzun süreli. İktidara ehl-i beytten birini geçireceklerine söz verdiler. Böylece özellikle Horasan bölgesinde insan çektiler. Horasanda Ebu Müslim el-Horasani mevaliden çıktı. Kökeni tam belli değil, fakat mevali olduğu kesin. Zaten Emevi devletinin temel özelliklerinden biri Arap milliyetçiliği. Diğer ırklardan ve dinlerden olanlara hakkını vermediler. Bu da zaten onların yıkılma sebeblerinden biri oldu. Horasanda bundan dolayı mevali güçlendi, Emevi karşıtlığı gelişti. Horasani bölgesinde çok etkin oldu. Bundan sonra oluşan devletler de hep bölgelerine hakim olan kimseler oldu. Iktidar onların gücünden istifade etmek zorunda kalacaktır.İktidar bir bölgeye hükmetmeye muktedir değilse, mecburen bölgeden atayacak. Fakat atanan komutanlarda çoğu zaman güçlenir ve geriye başkaldıran ve devleti yıkmaya çalışan iktidarlar olmaya çalışır. Merkezi iktidar için bölgesel güçler tehlikedir.

Abbasi ihtilali de bu bölgede gerçekleşecektir. 12 nakip (temsilci) seçtiler ve onlarda kendi içlerinde propoganda yaptılar. Propogandacılara “Dai” denir. Ilk dailer Abbasi hilafeti için çalıştılar. Daha sonra çeşitli mezheplerde ortaya çıktılar, özellikle İsmailiyye mezhebi. Bunlar tamamen misyoner sistemi üzerinde kurulmuştur. Ihtilal de dailer üzerinden gelişti. 750 yılında Mervan b. Hakem’in yenilmesiyle kuruldu. Ilk halifesi Ebu Abbas’tır, Peygamberimiz (s.a.v)’in amcasının soyundan gelmektedir. Resmi olarak sona ermesi de 1258’dir. Son veren Moğollar’dır. Abbasi iktidarına Bağdatı istila ederk son vermişlerdir.

Abbasiler Emevi leri ortadan kaldırdıklarında çok acımasız intikam aldılar. Mesela halifelerin mezarlarını açtılar, ailelerini kılıçtan geçirdiler. Başta ehl-i beyt soyundan halife seçeceklerini iddia ettiler fakat Hz.Abbas’ın soyundan seçtiler. Fakat onlar kendilerini ehl-i beyt olarak kabul ederlerdi. Peygamberimiz (s.a.v)’in mirası kızına değil amcasına kalır diyerek mantık yürüttüler. Emevi’ler ise Hz.Meryem’in babasına değil annesine isnad edilmesini delil getirmişlerdir. Ehl-i beyt mensupları aslında Abbasi lere karşıtlığı yoktu, dolaylı olarak destek verdiler. Karşıtlık daha sonra Abbasi lerin ehli beyte uyguladığı baskı yüzünden olmuştur. Mesela 2. Halife Ebu cafer El- mansur durup dururken Hz.Hasan’ın soyunda olan Muhammed en-nefsü zekiyye üzerine gitmek istiyor. Oda saklanıyori fakat amacı isyan etmek değil. Ama o kadar çok aranıyor, takip ediliyor ki sadece onu bulmak için babası ve birçok ehl-i beyt tutuklanıyor ve sürgüne gidiyorlar, hapislerde ölüyorlar. Bundan dolayı bazıları isyan girişiminde bulundu. Ahali ehl-i beytin etrafında toplanır ve desteklerdir. Fakat Abbasi devletin içindeki tüm isyanlar sonuçsuz kalmıştır.

Abbasi lerinin eksiği şuydu: ihtilali ehl-i beyt adına yapıyorlardı fakat asıl niyetleri kendi soylarından bir halife seçmekti. Yani hilafete geçirecekleri kişi Hasan ve Hüseyin soyundan değil, ibn Abbas soyundan gelecekti, çünkü onların ehl-i beyt dedikleri buydu. Bu gerçeği sakladır. “Kelime oyunu yapmışlar hocam” evet bu nokta önemli. Çünkü Abbasi halifesi kendi hilafetini ilan ettiği gün, bir kısmı kenara çekildier, Abbasi halifesi istemediler. Fakat böyle davrananların hepsi ortadan kaldırıldılar. “o zaman ehl-i beyt soyu kaldırılmış oluyor?” Genellikle komutanlardan seçtiler. Iktidar için kendi yandaşlarını bile ortadan kaldırdılar. Bundan sonrası hep siyaset ve iktidarı korumaktı.

Abbasi devletini de kendi içinde ayırmak lazım. Yani 37 halife varsa sadece Bağdatta merkezi otorite olmadı. Ilk 200 sene hakimiyeti korudular. Sonra dağıldılar. Mesela birisi geliyor Bağdatı kontrol ediyor, tüm ülkenin kontrolünü ele geçiriyor. Diğer komutanlar da dağılıyor.

05.10 – Abbasiler

750-1258 arası Bağdat hilafet merkezi olarak kullanıldı. Fakat 1258 moğol istilasından önce de bağdat’ta hilafet merkezi kalmıyor. 945 senelerinden itibaren bağdatın yönetim yetkisi yoktu, onlar sadece sembolik olarak kaldılar.  1258’de moğol hakimiyetinden sonra Mısır’da hakim olan Memlükler, bağdattan Abbasi halifesini kaçırıyorlar ve kahireye götürüp kahirede kendi yönetimlerinin yanına sembolik olarak hilafet koyuyorlar. Halife sembolik olarak yönetiyormuş gibi gözüküyor. Onun manevi otoritesinden istifade ediyorlar. Daha sonra 1517’de Yavuz Memlüklerden hilafeti İstanbul’a alıyor.

Abbasiler osmanlı’dan sonra en uzun hüküm süren devlettir. Buna bağlı olarak kendi içinde çok önemli gelişmeler var. İslamiyetin kuruluş zamanında varolmuş olması ile birçok askeri, donanım, adli, ilim ve kültür teşkilatlarının bu devlet içinde gelişmesine sebeb olmuştur.

Siyasi tarih açısından öncelikli Abbasiler, yönetim biçimi olarak öncelikle Arap Hakimiyeti için kurulan, idarecileri arap olan, daha sonra Arap-İran menşeili çekişmelere sahne olan, daha sonra iranlıları devreden çıkartmak için Türk güçlerinden istifade etmeye başlamasıyla türklerin yönetimde etkin olması önemli bir olgudur. Türkler asker olarak var olmuştur, ve onların gücünden istifade edilerek iranlılar bertaraf edilmiş, fakat öyle bir durum olşmuştur ki halifeler bile geri plana düşmüşler, nihayetinde türk komutanlar yönetime hakim olmuşlardır. Tuğrul Bey’in gelişiyle resmen tanınan bir türk devleti oluşmuştur.

Arap-İran-Türk dengesi nasıl oluştu? İlk halife Ebu Abbas merkez olarak Kufe’yi kullansada aslında Horasan bölgesinde konuşlanmıştı. Horasan bölgesinin yapısıda muhtelif dinlerin ve mevaliden kimselerin yaşadığı bir ortamdı. İranlılar tabii ki büyük bir güç oluşturuyorlar. Başlarında Ebu Müslim El-Horsani bu güçün temsilcisi oldu ve hilafet kurulduktan sonra da gücünü devam ettirdi. Fakat 2. Halife Ebu Cafer El- Mansur, Horasani’yi öldürterek kendince bu soruna çözüm buldu. Fakat Horasani taraftarları yıllarca isyanlar çıkardılar.

Ardından vezir aileleri gündeme geldi.  Mesela Berneki’ler meşhur vezir ailersidir. Bunlarda İranlı’dırlar. O zamanlarda İslam devleti yeni yeni şekilleniyordu. İdari mekanizmalar yeni işliyordu. Teşkilat anlamında Emevilerde kurulmaya başlandı, Abbasilerde devam ediyordu, yeni yeni şekilleniyordu. Vezirlik te bu dönemde başlamıştır. Emeviler zamanında yoktu, Abbasi ler zamanında kuruldu. Divan teşkilatları kurulmuştur, bakanlıklar gibi. Bu teşkilatlar o zaman için mevcut olan diğer devlet sistemlerinden taklit edilmiştir. O zaman Sasani ve Bizans imparatorlukları vardı. Oradaki tecrübe sahibi bürokratlar yeni kimlikleriyle Abbasi divanlarına yerleştiler. Tıpçılar doktor olarak sarayda yer aldılar, bürokratlar devlet içerisinde yer aldı, kumandanlık, tercümanlık yaptılar. Fakat fars kökenli (iran) olanlar daha çok bürokraside görev yaptılar. Vezirlik de bunların başında. Berneki’ler böyle bir aile. Ancak onların etkinliği halifeyi rahatsız etmiş ve Harun Reşid bu aileyi ortadan kaldırdı. Böylece sair milliyetleri idareden çıkarmak için uğraştılar.

Fakat Harun Reşidin çocukları Emin ve Me’mun’a gelindiğinde Emin arap asıllıydı,araplar destekliyorlardı; Me’mun ise fars kökenliydi, ve iranlılar detkeliyorlardı. Bölünme meydana geldi, fakat Me’mun galip geldi. Bu sefer o arapları devreden çıkarmaya çalıştı. Daha henüz yeni kurulmuş bir devlet fakat hakimiyetini sağlama konusunda dayanak noktası arıyor ve büyük yalpalar başlıyor. Bunun tesiri görülecek. Bağdat’tan uzaklaşmak için Merv’i merkez yapıyor Me’mun. Bu arada İranlıların hakimiyetini zayıflatmak*  üzere Merv’de nüfus olarak çok olan ve teşkilatlı bir biçimde çalışan Türklerden yardım alıyor. Askeri birlikleri kendi birlikleri haline getiriyor. Onun zamanında ordudaki Türk sayısı 10.000 civarında ki bu büyük bir sayı. Mesela bazı teba halifeye makbul bir hediye göndermek isteyen veya vergi ödeyenler bir grup türk askeri gönderiyor. Bu derece makbul. O dönemde askeriyede Türkler çoğalıyor ve hakim oluyorlar.

*(Me’mun hilafeti süresince İranlılar ile işbirliği yapıyor, ancak bu icraatlarının kensisine zarar verdiğini görüyor. Hadiseler aleyhine gelişince siyasetini değiştirmek zorunda kalıyor ve Merv den Bağdat’a gelerek idareyi bizzat yütmeye başlıyor. Merv de bulunduğu sırada Arap ve İranlılar’a güveni sarsılsığı için yeni bir güç olarak Türklere yöneliyor…)

Me’mun dan sonra Mu’tasım var, annesi türk. Mu’tasım zaten Türk asrı olarak anılır. Mu’tasım tamamen türklerin desteğiyle iktidara gelmiştir. Ayrıca Samarra şehrini kurmuştur (Sürre men rea- gören sevindi manasında…). Samarra tamamen ordugah şehir. Tamamen Türk askerler ve komutanlardan oluşuyor. Hilafet üzerinde etkinler. Istedikleri halifeyi getirirler. Diğer halifeler türklerin bu baskısından kurtulmak istediler, çaba sarfettiler, gerilim oluştu.

Bu arada Düveyliler iran kökenli hanedan Bağdat’ta iktidar oldu 950 senesinde. Bağdat’ın merkezinde halifeyi sadece göstermelik makamında bıraktılar, bütün yetkileri aldılar. Yani sadece türkler meselesi değil hilafet hep zor günler geçirdi, onlarada hakim olamadılar. Halifeler ise düveylilere özel emir-ül ümera makamı kurup verdiler kontrol altında tutmak için. Düveyliler sonrasında emir-ül ümera olan türk komutan, fatimiler (mısır bölgesinde hakim) tarafından yönlendirildi ve Bağdat’a hakim oldu, Arslan Besasiri. Onun elinden halifeyi kurtaran ise Tuğrul Bey oldu. 1055 yılında halifenin haklarını tekrar kendisine iade edecek şekilde bağdatı ele geçirdi. Bu siyasi ve askeri bir otoriteydi, fakat halifeyi manevi otorite olarak taltif etti ve halifede Tuğrul beyi- başka bir devlet olmasına rağmen- tanıdı ve ortaklaşa menfaat itibariyle kendisini koruyacak bir güç olarak tanıdı. Hatta kız alıp verdiler ve akraba olundu selçuklular ve abbasiler arasında.Selçukluların yükselmesi de diğer halifeler arasında hoşnutsuzluk oldu. Ondan kurtulup kendi güçlerini hakim kılmak istediler.

Sizin özellikle 1-Bağdatta’ki güç değişimi,yönetim değişimi ve 2-siyasi isyanlar ve gruplar, kimlikleri ve 3-bu dönemde ortaya çıkan ilk teşkilatlar (devlet, adli, eğitim, kültür, ilim) üzerinden okuma yapmanız gerekir. Sorunuzda böyle bir başlıktan gelir.

1194’te selçuklu sultanı tuğrul bey Harzemşah’a yeniliyor ve bunun üzerine Harzemşah’lar bağdat’ta hakim oluyorlar. Harzemşahlardan kurtulmak isteyen halife Nazır 1200’lerde moğollardan medet umuyor. O zaman doğudan kopup gelen batıya doğru genişleyen fakat henüz belasını tatmadıkları moğol hükümdarından yardım istiyor halife Nazır. Sonuçta bu yardım olarak değil işgal olarak geliyor. Bağdat işgal edilince ortada ne Arap ne İranlı ne Türk ne Halife ne Bağdat kalıyor. Herşey yerle bir ediliyor. Tarihi olarak 1258 kırılma noktasıdır. Halife kaçıyor, fetret dönemi oluşuyor. Onun soyundan gelen birini kahirede Memlükler tekrar hilafet makamına oturtuyorlar. Hilafetin devamı sağlanıyor. Mısır-Abbasi halifesi oluşuyor. Toplu bir biat zaten yok,hilafet sadece manevi olarak devam ediyor.

–Harita

Merkezi hakimiyet zayıflayınca valilikler atanıyor. Mısıra, Horasan… Otorite zayıflayınca valililer özerklik ilan ediyorlar. Mısırda türk hanedanları, Kuzey afrikada rustemiler, idrisiler hakim vs. bunlar kendi içlerinde özerk. Görünüşte halifeye bağlı ama yönetimleri ayrı. Bölgesel yönetim ortaya çıkıyor. Endülüs Emevi devleti ise Abbasi ihtilali sırasında Emevi ailesinden bir hükümdarın kaçıp endülüs bölgesine sığınması ve hakimiyetini ilan etmesiyle başlıyor. Oraya hiç hakim olamıyor abbasiler, ve endülüs Emevi devleti varlığını sürdürüyor. Bu kurulan devletleri isim olarak bilmekte fayda var. içeriği bilmenize gerek yok. Sadece bölünme olduğunu ve Abbasi sınırları içerisinde olmakla birlikte özerk olduklarını bilmeniz yeterli. Yönetim ile alakalı şeyler bunlar.

Bu dönem zarfında önemli isyanlar olmuştur. Isyan hareketlerinin kendi içinde kimlikleri vardır. Ilk asırlarda Emevi Ailesinin devamı olan bazı aileler abbasilere karşı isyan etmişlerdir, özellikle suriye bölgesinde- sonuca ulaşmamıştır. Ehl-i beyt mensupları isyan etmiştir. Kerbela hadisesi ve Emevi’ler zamanında Zeyd Ali isyanı zaten olmuştu. Abbasiler onlardan yardım aldı, onlardan birinin iktidara geleceğini vaad ettiler. Daha sonra ehl-i beyt mensupları yani Hz. Hasan ve Hz.Hüseyin soyundan gelenler manasında kullanılmamış fakat Hz.Abbas soyundan gelenler olarak anlamışlar. Muhalif hareket içerisinde olan Hasani ler veHüseyniler arasında çok meşhur olan Muhammed Nefsü Zekiyye isyanı vardır. Zekiyye ve kardeşi İbrahim Hz.Hasan’ın soyudan gelirler. Aslında isyan amaçları yok, fakat şartlar onları isyana sürüklüyor. Israrla ortaya çıkıp biat etmeleri isteniyor. Onlarda gelmiyorlar, saklanma yolunu seçiyorlar. Uzun seneler saklanıyorlar, fakat babaları Abdullah b. Hasan Medine-i Münevvere’de kalıyor. Onlar üzerine baskı kuruluyor. Oğullarının ortaya çıkması isteniyor. Böylece tüm aile Medine-i Münevvere’den sürüldü. Çok zor şartlarda hayatlarını sürdürdüler. Önemli bir kısmı hapiste vefat etmiştir. Hapiste namaz vakitlerini bilmiyorlar, onun için devamlı Kur’an-ı Kerim okuyup duraklara göre namazlarını kılıyorlar. Bunların ardından Zekiyye ve kardeşi isyan etmek zorunda kalıyorlar. Bundan sonra irili ufaklı 20 kadar ehl-i beyt isyanı olmuştur. “Hocam ehl-i sünnet alimleri bu isyanlara destek veriyorlar mı?” Evet veriyorlar. İmam Azam hem maddi hem manevi olarak emeviler zamanının Zeyd b. Ali isyanına destek vermiştir. O da iktidardakilerin uygun olmayan davranışlarını eleştirmiştir. Zekiyye’ye de destek vermişlerdir. İmam Malik sessizce desteklemiştir. İmam Şafii ehl-i beyt için herzaman taraftar olmuştur. “Eğer Ali’yi ve Fatıma’yı sevmek Rafizilik se ben Rafiziyim” der. Kendisi Hz.Hasan’ın soyundan Nefise vardır. İmam Şafii ondan hadis rivayet etmiştir. Imam Şafii vefaat edince Nefise onun cenaze namazını kendi evinde tekrar kıldırmıştır. İmam Azam duruşu önde bir duruştur. Daha sonra Abbasiler tarafından kendisine yapılan kadılık teklifini kabul etmemiştir.

Isyanların önemli bir kısmı topluluğun fertler tarafından yönlendirilmesinden olmuştur. Insanlar hep bir kimseyi destekleme sözü vermişler, öyle isyan olmuştur. Yoksa isyan istidadı olan insanlar değildirler. Liderlik vasıfları olan insanlar değil, karşı tarafı alt edemiyorlar, genellikle siyasete karışmama yönünde ilerlemişlerdir.

Abbasi zamanında önemli oluşumlar ve teşkilatlar var. Mesela isyan hareketlerine karışanlar var. Bazı sapkın kişilerin öncülük ettiği hareketler var. Bunlar zındık olarka isimlendirilmiştir. Bu oluşumlar Abbasi döneminin erken zamanlarında kendini göstermeye başladı. Bunlarlar mücadele için  Divan-ül Zenadika kurulmuştur. Sonradan müslüman olanların geçmiş dinlerinden getirdiklerini ya devam ettirmeleri yada müslüman görüntüsü altında olmalarına rağmen eski inançlarına devam etmeleri. Bunlar genellikle Fars kökenlidirler. Zerdüştler, Maniler, Mazdikler vs.  Bu anlamda farklı kimlikler veya kendi kimlikleri ile etkin olmuşlardır. Bu kimseler zındık olarak isimlendirilirler. Ihtilalci zenadika, entellektüel zenadika olmuştur.

Mülhidler ise tanrı tanımaz, inkarcı, bulunduğu dinin içerisinden çıkan, irtidat eden sapkın olarak vasıflandırılır. Yani genel olarak Sünni akımın dışında olan herkestir. Hem fiili isyan gerçekleştirmiş, yada isyan etmeden fikri oluşumlar içerisinde yer almışlardır. Mezhebi, edebi vs. oluşumlar içerisinde fikirlerini bir türlü devam ettirmişlerdir.

12.10 – Endülüs Emevi Devleti

Kendi içerisinde müstakil bir devlet. Fakat idari olarak çok bölünmeler yaşamış. Başlangıç olarak emeviler döneminde fethediliyor. Daha sonra Emevi devletine bağlı olarak idarecileri tayin ediliyor. Abbasi ihtilalinden sonra oraya kaçıp yerleşen Abdurrahman b. Muaviye, emevi ailesinden, kendisini emir ilan etmesiyle endülüs Emevi devleti kurulmuş oluyor 756 yılında. Sonra hiçbir zaman Abbasi devletine bağlı olmuyor, hep kendi içinde bir yönetimi var. Bu coğrafyada bilmemiz gereken müslümanların güneyden bu adaya çıkmış olmaları, kuzeye doğru ilerlemeleri ve ilk ataklarında bütün ispanyayı fethetmiş olmaları. Fransa sınırına gelinmiş. Kuzeyde hep hristiyan kralları mevcut, hristiyan-müslüman çekişmesi devam ediyor. Hristiyanların ispanyayı tekrar ele geçirme mefkuresi oluşuyor. Reconquista (tekrar fetih) deniyor buna. Bu bir ideal, fikir. Ve ispanyada bu başarılmıştır. Yüzyıllar sürmüştür ama sonuçta başarılmıştır. Kuzeydeki hristiyanlar bu yarımdadadan önce hakimiyet olarak silmişlerdir, sonra çok açık bir şekilde kovmuşlardır. Asimile etmeye çalışmışlar, dinlerini değiştirmeleri yönünde baskı yapılmıştır, ve uzun yıllar değişmiş gibi gözükmüşlerdir. Bir kısmı kaçmış Osmanlı ya, bir kısmı sürülmüş, bir kısmı da engizasyon mahkemelerinde yargılanmış. Aynı şekilde yahudilerde kovulmuş. Osmanlı yahudilere de sahip çıkmış. Hiçbir mal mülk almadan kovulmuşlardır ve 2.Beyazıt zamanında osmanlı’ya müracaatlar yapılmış ve gemilerle yahudiler osmanlı topraklarına yerleştirilmişler. “Hocam osmanlı askeri olarak yardım etmemiş mi?” çok etmiş fakat coğrafya uzak olduğu için deniz yardımıyla sınırlı. Haçlı orduları nasıl doğuya gidiyorlarsa 2 sefer haçlı ordusu geliyor.

Endülüste önceleri hristiyanlar yaşıyor. Tarık b. Ziyad ve şam kökenli kuzey afrika yönetimindeki askerler var. Ayrıca kuzey afrikadan beslendiği için Emevi ordusu bu orduda berberiler var. Berberiler bu coğrafyanın esas nüfusu zaten. Diğer tarafta hiç müslüman yok zaten. Hristiyanlar ve Yahudiler var. Ddaha sonraki yüzyıllarda bu coğrafyanın (endülüs) içinde önemli kısım hristiyanlar müslüman oluyor. Bunlara müvelled deniyor. Bu müvelledler nüfus olarak artıyorlar. Ayrıca ispanyanın kendi içindeki yerleşik halkına belediyyun deniyor. Şamdan gelenlere şamiyun. Bunun yanında köleler var. Bunlara sekalibe denir.* Bunları neden ayrı ayrı söylüyoruz, çünkü birbirlerine hiç karışmamışlar. Birbirleriyle çekişmeleri var. iç çekişmeler sebebiyle hep yönetim değişmiş. Ayrıca araplar da, kabile asabiyetini görüyoruz, şamiyyun yani ilk ordularla gelenler kendi içlerinde yine Yemenliler, Farslılar olarak ayrılıyorlar. “Hocam hepsi arap değil mi zaten?” üst başlık olarak hepsi arap ama alt başlıkta islamiyet öncesinden evvell gelen arapların arap yarımadasınadki dağılımlarına göre. Yemenliler esas araplılar olduklarını iddia ediyorlar. Siyaset söz konusu olduğunda üstünlük istiyorlar. Endülüste ise daha elastik olmayan bir yapı var. Onun için çekişmeler var, uzun seneler sürmüş. Endülüs Emevi devletinin siyasi tarihini 3 bölüm halinde inceliyoruz. 1. Valiler dönemi. Devletin öncesi. Devlet kurulmadan önceki hali. 2. Endülüs Emevi devleti. Bu dönem de emirlik ve halifelik diye ikiye ayrılıyor. 3. Parçalı yönetimler. Devletin yıkılmasından sonra. Dağınık mülk, Murabıt, muvahhidler, nasriler diye ayrılıyor.

*(Bunlar avrupa kökenli köleler, slav. Hristiyan asıllılar. Orta asya ve balkanlarda yaşayanlar özellikle. Bunlar köle tacirlerinden satın alınır, ve saraylarda istihdam edilirlermiş. Endülüs sarayında önemli miktarda var. bunlar adab, erkan çok iyi biliyorlar, her türlü hizmette bulunabiliyorlar. Haremde olanların belli özellikleri oluyor. Babalarına nispeten isimlendirilirler.)

Ilk fetih 711 yılında yapılıyor. Gemileri yakmak. Emeviler dönemindeyiz, velid b. abdülmelik dönemi, vali Musa b. Nusayr???, kuzey afrika fethi tamamlanmış, ispanya adasına atlamak isteniyor. Bunun için tarık b .ziyad komutan olarak seçiliyor. Berberimidir arapmıdır belli değil. Türk değil, orası kesin. Gemilerle ispanyaya geçiyor. Bu sırada cebeli tarık denen noktayı düşünün, sette denen bir yerde hristiyanlar tarık b. ziyada yardım ediyor. Ispanyollarla geçinemediği için. Tarık b. ziyaddan taraf oluyor. Ilk müslümanların geçişleri silahlı olsada normal, ticari gibi görünüyorlar. Tüccar olarak iniyorlar, sonra ortaya çıkıyorlar ve hristiyanlar şaşırıyor. Orud görüntüsü içinde değiller, Truva atı gibi. Sonra tarık b. ziyad diyor ki “önümüz düşman, arkamız deniz”, yani kaçacak taraf yok. Ve gemilerin yakıldığı söyleniyor. İllaki ileri gitmek zorundasınız. Onlara hedef çiziyor. Tabi tartışılmış, yakılmadığını söyleyenler de var………

Bundan sonra valiler dönemi başlıyor. 21 vali görev almış burada. Parise kadar ilerleniyor. Ancak 732’de beratı şuheda denen savaşta durdurulmuş. Bundan sonra ise bu valiler döneminin içerisindeki iç çekişmeler yaşanmış. Gelinen olumlu nokta duruyor. Ama bir sürü bölünme oluyor. İlk önce araplar ile berberiler ayrılıyor. Araplar yönetici konumundalar. Ama Emevi tabiatını düşünün, mevaliye davranış biçimini düşünün. Berberiler bundan hoşnut olmuyorlar. Ayaklanıyorlar. Bu zorla bastırılıyor. Sonra belediyyun şamiyyun dan rahatsızlık duyuyorlar. Bunlar arasında savaş oluyor. Bu durum suriyeli askerlere bir miktar toprak verilmesi ile teskin oluyor. Askeri şehirler veriliyor. Ve böylece bu biraz çözülmüş oluyor. Sonra farslılar ve yemenliler tartışıyorlar. bir farslı sonra bir yemenli vali yapılıyor. Fakat farslı vali yemenli valiye devretmek istemiyor, ve tartışma çıkıyor. Bu gelişmeler olurken 750 senesine geliyoruz. Abbasi ihtilali oluyor. Emeviler darmadağan oluyorlar. Abbasiler nerede Emevi idarecisi bulsalar ortadan kaldırıyorlar. Emevilerden kaçan abdurrahman b. muaviye kaçıp canını kurtarıyor. Kuzey afrikaya sığınıyor. Takip edilir endişesi ile endülüse geçiyor. Burada güvencesi var. Çünkü abbasiler henüz endülüse kadar hakimiyetini genişletemediler. Oradaki Emevi hakimiyeti devam ediyor. Bu Abdurrahman için kazanç oluyor. Ve onlardan yardım alıyor. Emevi askerlerinden yarıdm alarak orada emirliğini ilan ediyor 756’da.

Endülüs yarımadası hep kuzey afrikayla irtibatlı olmuşlar. Ticaret, nüfus göçü, idari benzeşimler olmuş. Bu anlamda dirsek teması var. Devlet kurulduktan sonra ilk emirlik dönemi var. Burada 7 halife var. Çok uzun sürmüyor. 756- 929 arası. Hilafeti devam edince Emevi olarak devam etmiş oldu. Ama eğer Abbasi ordusu oraya hakim olmuş olsaydı orası Abbasi devleti olacaktı. Abdurrahman önce her hükümdar gibi ortamı düzene koydu, çatışan grupların arasını buldu, devleti kurmaya çalıştı. Teşkilat ve ordu kurmaya başladı. Ordu özellikle çok önemli endülüs bölgesinde. Zaten mimari yapılanmasında bunun etkisi vardır. Saraylar kale gibidirler. Sürekli çatışmalar mevcut. Orduda 2 ana komuta var. Paralı askerler ve köle askerler. Paralı askerlere mürtezika deniyor. Harp esirlerine de abid deniyor. Bu dönem yine savaşlar devam ediyor.

Hişam halife olunca Ömer b. Abdulaziz’e benzetiliyor. Maliki mezhebi endülüste hakim oluyor. Neredeyse remi mezhep oluyor. Endülüsün sonuna kadar devam ediyor. Kelam, fıkıh, felselefe, tasavvuf a maliki mezhebi etki ediyor. Fukaha çok etkin olmuşlar devlet içerisinde. Ciddi bir gönüllü ihtida devri başlıyor. Zorlama olmadan.

  1. Hakem’de olumsuz tablo yine tersine dönmeye devam ediyor. Ulema etkin olmaya başlıyor. Tepkiler de başlıyor. Artık isyanlara sonradan müslüman olan hristiyanların da katıldığını görüyoruz.
  2. abdurrahman en parlak dönem. Arapça yaygınlaşıyor. Bu çok ciddi. Hristiyanlar bile arapça konuşmaya başlıyor. Resmi olarak değil kendinden benimseniyor. Etkileşim söz konusu. Müslümanlar her konuda üstünler, ve arapça konuşuyorlar. Hristiyanlar buna karşı önlem almak istiyorlar. Endülüs Emevi devleti bizans devleti tarafından tanınıyor. Eyyami arus denmiş. Merkez zayıflamaya başladığı anda kuzeyden saldırılar başlıyor. Hakimiyet daha çok kurtuba bölgesinde. Yavaş yavaş küçük küçük devletler çıkmaya başlıyor. Abdullah döneminde de devam ediyor.

3.aburrahman kurtarıyor. Asileri yokediyor. Bu arada fatimi devleti kurulmuş durumda. Onlar halifet iddiasında bulunuyorlar. Artık germen imparatorluğuda resme tanıyor.

  1. hakem denge dönemi. 2. Hişam çocuk yaşta tahta geçiyor. Biraz kukla gibi kalıyor. Hişamın annesiyle de anlaşmalı başkası hakim oluyor. Sonra onun iki oğlu yönetime geçiyor. Kendi içinde devleti böyle götürmüşler. Merkezi otoritede yine sıkıntı çıkıyor. Halifelerin gelip gittiği dönem. Arada hammudi ailesi var. Siyasi çekişmeler var. meşveret meclisi denen hakim olan grup halifelerin dirayetsiz yönetimleri sbebiyle onları değiştiriyor. Hammudi ailesi ise Peygamberimiz (s.a.v) soyundan geldiklerini iddia ediyorlar. Zaman zaman devletin başına geçiyorlar.

Kurtubada halifelik dağıtılıyor. Idareyi bir şura alıyor. Emevi devletinin halifelik kısmı bitmiş oluyor. Sene 1031. Bundan sonra mülükul tavaif dediğimiz parçalı yönetim başlıyor. 1090 a kadar. Bir dolu küçük devlet oluşuyor. Kendi içlerinde de kıyasıya mücadele var. Bundan sonra gittikçe güçlenen kuzey hristiyanlık krallıklarına hizmet ediyor. Arıtk büyük şehirler kaybediliyor. Tuleypa? alınana kadar müslümanlar durumun ciddiyetinden pek haberdar olmuyorlar. Tuleypa? düşünce hristiyan tehlikesinin ne olduğunu ve nereye ilerlediğini faredkiyorlar. Kendi içlerinde birlik olmaya çalışıyorlar. Ve endülüsü kurtarmak için kuzey afrikada hakim olan Murabıtlardan yardım istiyorlar.

Murabıtlar dönemi böylece başlıyor. Birinci gelişinde yardıma geliyorlar. Hristiyanlara karşı duruyorlar ve oraya vali atıyorlar. Ama çekişmelerin bitesi yok. Halkta murabıtlara da karşı sonuçta. Yine bir siyasi parçalanma sonucu aynı hikaye tekrarlanıyor. Bu sefer müvahhüd? Lerden yardım alınıyor. Bunlar da yardıma geliyorlar. Bu sırada haçlı saldırıları başlıyor. Müvahhüd? Ler de 2 kez yardım da bulunuyorlar, ikincisinde de ikinci haçlılara karşı. Böylece mübahhüd? Hakimiyetine son veriliyor. Bundan sonra artık reconquista yavaş yavaş oluyor. Tüm endülüs frankaların eline geçiyor. Sadece küçük bir bölge tarihi eser olarak beniamber? Merkezi olarak onlar hakim kalıyorlar. Nasriler? Olduğu yer. 1200? Lere kadar devam edebiliyorlar. Kuzey afrikayla ilişkilerini devam ettiriyorlar. 1268? Senesinde yine istikrar bozuluyor. Frank krallıkları arasında siyasi evlilik oluyor. İzabella ile Ferdinand evleniyorlar. Böylece ispanyol birliği kurulmuş oluyor. Bundan sonrası artık şehirleri tek tek ele geçiriyorlar. Granata? Ya kadar dayanıyorlar. Bu arada cebeli tarık bölgesinide ele geçiriyor. Kuzey afrika ile bağları kesiliyor. Granata? Başarılı olamıyor ve teslim oluyorlar 1492’de ispanya endülüs tamamen frankların hakimiyeti altına geliyor. Bundan sonra yahudiler ve müslümanlar için zorlu senelerin başladığı seneler oluyorlar. Yahudiler hemen sürülüyorlar. Yahudiler ticaretleri var, hakimler. Yahudiler osmanlı devleti ile ilişkiye giriyorlar. Müslümanlar için ise durum çok zor. 1600 senelerine kadar ciddi baskılar var. müslüman ismi koyamıyorlar. Müslüman olmaları yasak. Bunların alametlerini de gösteremiyorlar. Sünnet yasak. Namazlar gösterilemiyor. Eğer tespit edilirse engisizasyon? Mahkemelerine. Çok ciddi bir kesim katlediliyor. Bir kısmı baskı üzerine döndüler. Büyük çoğunluğu öyleymiş gibi yaşadılar. 1453 te istanbul fethini duyunca çok seviniyorlar, ve kendilerine yardım geleceği ümidiyle deşifre olup isyan ediyorlar. 2-3 sene sürüyor. Fakat yardım gelemiyor.

 

Endülüs Emevi devleti çok ciddi bir teşkilat ve ilim merkezi idi. Devlet teşkilatı aynı, divanlar vezirler mevcut. Ilim anlamında büyük kişiler yetişmiştir. Ibn Rüşd, ibn Hazm, ibn Haldun, Kurtubi, ibn Bacce, ibn Tufeyl, ibn Cubeyr, ibn Arabi gibi alimler yetişmiştir. Ziraat gelişmiş. Sulama kanalları hala mevcut. Önemli mimari var. mesela El-hamra sarayı var.

Morisko ve müdeccen ise ispanyol hakimiyeti altında yaşayan, zorla hristiyanlaştırılan, eski müslümanlara verilen isimler.  Moro kelimesi hristiyanlara göre kuzey afrikalı olan, kafir olan kimseler demek.

Aljamiado, veya arapça olarak El-acemiyye kültürü vardır. Bu ispanyolcayı arap alfabe ile yazmaktır. Böyle bir yazım geliştirilmiş. Bunu da kendi dini bilgilerini aktarmak için yapmışlar. Çünkü Moriskoların arapça kullanması yasak, ve din bilginleri böyle bir yol ile iletişim kurmuşlar. Arap harfleriyle yazılıyor, fakat okunduğunda ispanyolca. Bir dönem yahudilerde bu şekilde kullanmışlar, arapça yazılmış, ibranice okunmuş. Çünkü arapça çok yaygın o zamanlar. Çünkü endülüs yıkılınca geçmiş kültür ile bağlantı olduğu gibi kesiliyor. Yazılı kültür tamamen devre dışı kalmış oluyor, bu sebeble böyle bir kültür gelişmiş.

 

  • Abbasi ve Emevi maddelerini tablolar ışığında oku
  • Abbasileri siyasi tarihine göre değil halifeler ve türk nüfusuna göre oku
  • Endülüs Emevi devletini sosyal sınıflar çerçevesinde oku

 

 

 

 

İslam Tarihi – Gülgün Uyar

 

 

Hilafet ve İmamet

  • Hilafet, bir kimseden sonra gelip onun yerini almak demektir. Peygamberimiz (s.a.v) den sonraki devlet başkanlığı kurumunu ifade eder. Devlet başkanlığının diğer adı imamettir. İmam kendisine uyulan kimse, imamın idare ettiği toplum ise ümmettir.
  • Kur’an-ı Kerim de Allah (C.C) ın halifesi olan insanın görevi, hak ve adaleti gerçekleştirmek, yararlı ve iyi işler yapmaktır.
  • Peygamberimiz (s.a.v) gerçek anlamda halifetin (hilafetü nübüvve) 30 yıl süreceğini, daha sonra saltanata dönüşeceğini haber vermiştir.
  • Halifenin görevi iserisalet hariç Peygamberimiz (s.a.v) in yerine geçerek onun dünyevi otoritesini temsil, yeryüzünde dini hükümlerin uygulanmak, dünya işlerini düzene sokmak, Allah (C.C) ın yeryüzündeki hakimiyetini temsil etmektir. Bu makamdaki kişilere halifetü resulillah denir. Imamet, dini koruyan ve dünyevi yönetimde Peygamberimiz (s.a.v) in yerini alan müessesedir.
  • Şia ya göre imamet hem cismani hem ruhani yetkiler bakımından nübüvvetin devamı olan bir kurumdur.
  • Peygamberimiz (s.a.v) vefatyla peygamberliğin sona erdiği, buna karşılık toplumun idaresiyle ilgili diğer işleri bir kişinin üstlenip yürütmesi ve müslümanların düzen içinde yaşamasını temin etmesi gerekmiştir.
  • Özellikleri ehil olması, hakka ve adalete bağlı olma, meşveret ile iş görme, zulmü önleme, Din-i Mübin-i İslam a uygun yaşama ve bütünlük için yaşatmadır.
  • Halife ehlül hal vel akd denilen bir kurul tarafından seçilmeli, halk biat etmelidir. Dini kuralları çiğnememeli, ümmetini temsil etmeli fakat ilahi bir gücünün bulunmadığını bilmelidir. Halife yetkisini veraset ve saltanat usulünden değil ümetten alır.
  • Toplumun en bilgili, en erdemli, itibarlı ve liyakatlı olanı seçilmelidir.
  • Ebu Bekir için halifetü resulillah, Hz.Ömer için emirül müminin kullanılmıştır. Cemaat imamı ile karıştırılmasın diye devlet başkalnığına imameti kübra denmiştir.